Dil Seçimi
Sosyal Medya

Sepetiniz

Sepetiniz boş!

Hesabım

Sağlık Köşesi

Thor’un Genetik Kaderi: Chris Hemsworth, APOE4 ve Unutmanın Anatomisi

Thor’un Genetik Kaderi: Chris Hemsworth, APOE4 ve Unutmanın Anatomisi

Thor rolündeki Chris Hemsworth, milyonlarca hayranının zihninde çekiç sallayan bir Hollywood starı. Thor, ölümsüzlüğün, gücün ve unutulmazlığın simgesi. Chris’i beyaz perdede izlerken, kaslarının arasından ışık süzülür, gözlerimizde mitolojik bir kahraman canlanır. Ama perde kapandığında, Thor aslında bizim gibi ölümlü bir insan: sabahları kahvesini içen, çocuklarıyla gülen, bazen kaygılanan ve evet, genetik kaderiyle yüzleşen biri.

Geçtiğimiz yıllarda, Disney+ belgeseli Limitless’ın çekimleri sırasında, Hemsworth bir test yaptırdı. Bu test, onun atalarına ait bir bilgiyi açığa çıkardı: Chris, APOE4 gen varyantının iki kopyasına sahipti. Hem annesinden hem babasından birer kopya E4 varyantını almıştı. Bu da onu Alzheimer açısından riskli bir gruba sokuyordu. CNN bu haberi büyük puntolarla geçti. Vanity Fair röportajında aktör, gözlerindeki şaşkınlıkla şöyle dedi: “Bu önceden yazılmış bir kader değil, ama güçlü bir gösterge.”

Bilim insanları yıllardır biliyor: APOE4 gen varyantı, Alzheimer hastalığı riskini dramatik şekilde artırıyor. Bir kopyası bile riski yükseltirken, iki kopyası olanlarda ihtimal 8 ila 14 kat artıyor. Thor’un ölümsüz imajı bir anda yerini kırılganlığa bıraktı. Hollywood’un en güçlü kahramanı, aslında belleğin en kırılgan noktalarından biriyle yüzleşiyordu.

 

Genlerin Sessiz Fısıltısı

 

APOE, yani Apolipoprotein E, beynimizin yağlarla olan gizli dansını yöneten bir protein. Normalde kolesterol taşır, hücre zarlarını onarır, miyelin üretimine yardım eder. Miyelin… Sinir tellerimizin etrafını saran beyaz örtü. Çocukken gördüğümüz bakır tellerin üzerindeki plastik kaplamayı düşünün. O kaplama olmasa elektrik kaçar, sinyal bozulur. İşte miyelin de beynin elektrik devresini sağlam tutan mucizevi bir örtüdür.

Ama APOE4 sahneye çıktığında işler değişir. Son yıllarda Nature ve PNAS gibi dergilerde yayımlanan çalışmalar gösterdi ki, APOE4 varyantı miyelin yapımında sorun çıkarıyor. Oligodendrosit denilen hücreler, kolesterolü doğru yerlere taşıyamıyor. Beyaz örtü inceliyor, bazı sinyaller kayboluyor. Beynin orkestrasında bir kemanın teli kopmuş gibi.

Hemsworth’un duyduğu şey tam olarak buydu: Genetik olarak sinir ağlarının kaplaması risk altındaydı. Bir gün, hatıraları bulanıklaşabilirdi. Çocuklarının isimleri, film setlerinin kokusu, babasının sesi… Yavaş yavaş silinebilecek ihtimaliyle yaşamak zorundaydı.

 

Thor’un Aynasında Biz

 

Burada ilginç olan nokta şu: Thor gibi bir figürün böyle bir kırılganlığı paylaşması, topluma da bir ayna tuttu. Çünkü aslında biz de kendi genetik bagajımızla yaşıyoruz. Kimimizin ailesinde kalp hastalığı, kimimizin damar tıkanıklığı, kimimizin ise demans öyküsü var.

Alzheimer, yalnızca bireyin değil, toplumun da hafızasını sarsıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her üç saniyede bir kişiye demans tanısı konuyor. 65 yaş üstünde her 14 kişiden biri, 80 yaş üstünde ise her 6 kişiden biri bu hastalıkla yüzleşiyor.

Thor’un hikâyesi bu yüzden önemli: Çünkü sinema salonlarından çıkan o gürültülü kahkaha ve alkışların ardında, aslında hepimizin paylaştığı bir korkuyu dillendiriyor. “Ya ben de unutursam?”

 

Londra’nın Labirenti ve Beynin Haritası

 

Tam bu noktada, bilim dünyasından başka bir hikâye devreye giriyor: Londra taksi şoförleri.

2000 yılında PNAS dergisinde yayımlanan efsanevi bir makalede (Maguire EA ve ark., 2000), araştırmacılar Londra taksi şoförlerinin beyinlerini incelediler. Bu şoförlerin hipokampusları –hafıza ve mekân algısının merkezi– normal insanlara göre belirgin şekilde büyüktü. Çünkü “The Knowledge” adı verilen zorlu bir eğitimden geçmişlerdi: Şehrin binlerce sokağını, binlerce durağını ezbere öğrenmişlerdi.

Düşünün: GPS yok, telefon yok. Kafanızda Londra’nın labirent gibi sokaklarını taşımak zorundasınız. Bu yoğun zihinsel egzersiz, beyinlerinde gerçek bir değişiklik yaratmıştı. MRI taramalarında hipokampusun arka bölümü adeta bir kas gibi gelişmiş görünüyordu.

2006’da Hippocampus dergisinde yayımlanan takip çalışmasında (Maguire EA, Woollett K, Spiers HJ, 2006), bu farkın yalnızca taksicilerde olduğunu, otobüs şoförlerinde görülmediğini kanıtladılar. Çünkü otobüsler sabit güzergâhta gider; beyin aynı kadar zorlanmaz. Pilotlar da aynı şekilde…

Yani beynimiz, hangi yolu seçtiğimize göre şekil alıyordu.

Bu hikâyeyi Hemsworth’un APOE4 haberine bağlarsak: Genler bir zemin çizer, ama beyin plastisitesi bize bir çıkış kapısı sunar. Londra taksicileri, demansa karşı belki de doğal bir kalkan geliştirmişti: Sürekli çalışan bir hipokampus.

 

Genetik Kader mi, Yaşam Tarzı mı?

 

Chris Hemsworth Vanity Fair’e verdiği röportajda şöyle diyordu:

“Bu önceden belirlenmiş bir şey değil, ama risk yüksek. Benim için önemli olan, şimdi ne yapabileceğim.”

İşte işin kalbi burada: Genler silgi değil, sadece kalemin ucu. Yazının nereye gideceğini ise biz belirliyoruz. APOE4 taşıyıcıları için bilimsel öneriler yıllardır tartışılıyor:

 

•          Sosyal bağlar: Yalnızlık, demans riskini artırır. Sohbet, kahkaha, dostluk –beyin için gerçek birer ilaçtır.

•          Bireysel hassas beslenme: Yaşadığımız yere, biyolojimize ve atalarımızın geçmişine göre yeme içme. Beynin yakıtını daha temiz sağlar.

•          Hareketli yaşam: Beyinde yeni damar oluşumunu destekler.

•          Doyurucu uyku: Amiloid beta adlı Alzheimer ile ilişkili protein, uyku sırasında temizlenir.

Hemsworth’un hikâyesi, bilim insanlarının yıllardır söylediğini popüler kültürün ortasına koydu: Kaderinizde APOE4 yazabilir, ama kalemin mürekkebi sizin elinizde.

 

Bir Kahramanın Sessizliği

 

Peki Chris bu haberi nasıl karşıladı? Röportajlarda, bu durumun onu “daha yavaş yaşamaya” ittiğini söylüyor. Çocuklarıyla daha fazla vakit geçiriyor, ekranlardan biraz geri çekiliyor. Thor’un çekiç sesi bu kez daha yumuşak: hayatın küçük anlarını kaçırmamak.

Üç çocuğu var. Bir gün onlara bu genetik sonucu anlatacağını söylüyor. Belki de kendi yollarını çizmek isteyecekler. Çünkü APOE4’ün iki kopyası taşınsa bile Alzheimer kesin değil. Risk artıyor, ama beyin yollarını taksi şoförleri gibi işleyen biri bu riski azaltabilir.

Bilim, ilaçlarda da umut ışığı yakıyor. Son yıllarda yeni bir antikor, Alzheimer’ın ilerleyişini yavaşlatabileceğini gösterdi. Henüz mükemmel değil, ama belki de Thor’un çocukları büyüdüğünde bambaşka çözümler olacak.

 

Son Söz: Hafızanın Çekici

 

Bazen düşünürüm: Thor’un çekiç Mjolnir, yalnızca düşmanları ezmek için değil, hatıraları çivilemek için de kullanılabilseydi ne olurdu? Belleğimizin duvarına, sevdiklerimizin yüzlerini, çocuklarımızın seslerini, annemizin kokusunu çakabilseydik…

Chris Hemsworth’un hikâyesi bize şunu öğretiyor: Kahramanlık kaslarda değil, yüzleşme cesaretindedir. Genetik sonucu saklamadı; paylaştı. Ve bu paylaşım, milyonlarca insana kendi risklerini sorgulama cesareti verdi.

Londra taksicileri bize bir şey daha söylüyor: Beynin yolları çalışıldıkça genişler. Haritalar çizilir, labirentler çözülür. Yeter ki direksiyona geçelim.

Thor’un çekiç sesi, aslında hepimizin beyninde yankılanıyor:

“Kader genlerde başlar, ama rota zihinde çizilir.”

  • paylaş